Arif Nihat Asya Sözleri: Milliyetçilik, Aşk, Din, Bayrak ile İlgili
Bu sayfamızda Türk şair, öğretmen, siyasetçi Arif Nihat Asya’nın özlü sözlerini ve kitap alıntılarını derledik. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önemli temsilcilerinden Arif Nihat Asya’nın en güzel ve en anlamlı sözleri şöyle…
Arif Nihat Asya’nın en güzel sözlerinden bazıları şunlardır:
- “Balıkların kandillerin. Ne varsa olsun ellerin. Bana mavini ver deniz.”
- “Bu dünyada gerçeği söylemek ikinci dile bırakıldı. Ve ikinci dil yaratılmadı.”
- “Bardaktan seni içmek. Seni teneffüs etmek havada. Dolaşmak, dolaşmak sana dönmek. Seni bulmak yuvada.”
- “İnanmak… Basamakların çıkamadığı yere kanatlarınla tırmanmak…”
- “Bir kuşa yeten yuva iki kuşa da yeter.”
- “İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz.”
- “Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter.”
- “Gözler kalbin aynasıdır. Ama sen yine de gözüne kalbini sorma.”
- “Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor.”
- “Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”
- “Bütün dualarımızda uzun yaşamak isteği var. Eni olmazsa bir ömrün, boyu olmuş ne çıkar.”
- “Size, dünyanıza göre değildim. Lâkin, yaşamaya me’mûr edildim.”
- “Ve sen, farkında mısın ki. Gülümsemenin bile ayrı bir üslûbu var!”
- “İyisin, hoşsun!” dediler. Hayır, iyi değilim ben. Bu dünyanın, bu zamanın istediği değilim ben. Ağızlar yalan söylüyor!”
- “Yan, ey yüreğim yan. Yakamaz yanmayan!”
- “Bahçemi beğenmeyen çiçekleri de. Soframı hor gören yemekleri de. Gelmişleri de, gelecekleri de.”
Affettim.
- “İyiyim, diyor. Belli ki daha yara soğumamış…”
- “Canlanamıyor göğsüm. Bir kuş barındırmaz artık bu kemik kafes.”
- “Gitgide daha çok güzelleşmişsin. Mevsimler yaramış, yıllar yaramış!”
- “Haset gururla savaşta; Gurur, kaf dağında derebeyi.”
- “Yoruldum… Dinlenmek sırası benim.”
- “Geceler semanın altında başka. Benim harabemde başkadır.”
- “Rengimiz ne olursa olsun, gölgemiz daima siyahtır; siyah kalacaktır.”
- “Yüksek yerlerde açan çiçeğim.”
- “Işığı önüne al, yürü! Gölgen arkadan ister gelsin, ister gelmesin.”
- “En büyük acı, acıtmaz olmuş zincirlerin acısıdır; köleliği kabul etmenin, başkaldırmaktan vazgeçmenin acısıdır.”
- “Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın.”
- “O da bir gazi olmak istedi. Fakat ona anlatmak gerekti ki, Şehit olmayı göze almayan gazi olamaz.”
- “Bozkurt’a benzeyenler ve bir günde dev gibi orduları yenenler, destanlarda kalan Bozkurt’un nesi olurlar” diye sorana; Tarih diyecek: Yavruları!”
- “Onlar, “Lütfen!” den anlamaz; ”ulan!” dan anlar. Onlar, çiçekten anlamaz, dikenden anlar… Güvercinden, kelebekten değil; doğandan, kartaldan anlar. Ve onlar, kanattan anlamaz; gagadan anlar, pençeden anlar.”
- “Öpelim temizse dudaklarımız. Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.”
- “Ne ses, ne kanat, ne mektup, ne kağıt. Benden sana dilek, senden bana ağıt.”
- “Bu ülkedeki kavga Türk İle Kürt’ün kavgası değil, hilal ile haçın kavgasıdır!”
- “Koku, tad, sıcak… Sende her aradığım vardı Seni soğuk bulanlar, ısıtamayanlardı!”
- “Mehmetçiklerimin de yumrukları vardır… Fakat boşa inmez. Bir kere kalkarsa yumrukları!”
- “Aslan payını aslan olmayan aldı. Kalk yiğidim kalk dağ başını duman aldı.”
- “Geçmişi masalda, geleceği falda okuyanlar nesli geliyor.”
- “Bir aşkımız var ki… Kalacak en güzel hikaye! dedik.”
- “Yanaklar öpmedesin öptürüp yanaklarını… Böyle geçsin bu günlerin, varsın! Sen ey çocuk, öpülüp öpmenin ne olduğunu Dudaklarında dudaklar duyunca anlarsın!”
- “Duvaklarla, tellerle – ey aşk – Donandım da geldim. Bir altın tarakla. Tarandım da geldim!”
- “Bir bardağa dolmaz, gülüm, aşk içki değil! ‘’Rüyâ’’ mı, dedin? Belki odur, belki değil! Sevmek ve sevilmek ne ilahi ihsan! Lâkin tenimiz, ruhumuzun dengi değil!”
- “Âlemde vardı aşk. Yolcum, henüz, güzelliği Allah yaratmadan.”
- “Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar: Yurda ay yıldızının ışığı yeter.”
- “Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Yeryüzünde yer beğen! Nereye dikilmek istersen, Söyle, seni oraya dikeyim!”
- “Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü. Kız kardeşimin gelinliği. Şehidimin son örtüsü. Işık ışık dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum. Senin destanını yazacağım.”
- “Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı. Barışın güvercini, savaşın kartalı. Yüksek yerlerde açan çiçeğim. Senin altında doğdum. Senin altında öleceğim.”
- “Şehitler tepesi boş değil. Toprağını kahramanlar bekliyor ve bir bayrak dalgalanmak için. Rüzgar bekliyor!”
- “Bize güç ver. Cihad meydanını, pehlivansız bırakma Allahım! Kahraman bekleyen yığınlarını, kahramansız bırakma Allah’ım! Bilelim hasma karşı koymasını, bizi cansız bırakma Allah’ım.”
- “Şimdi seni ananlar, anıyor ağlar gibi. Ey yetimler yetimi, ey garipler garibi. Düşkünlerin kanadıydın, yoksulların sahibi. Nerede kaldın ey Resul, Nerede kaldın ey Nebi? Günler, ne günlerdi, ya Muhammed. Çağlar ne çağlardı.”
- “Tevekkül Allah’adır, zillete katlanılmaz! Ya hayat ya ölüm! Bunun ötesi olmaz.”
- “Ezanımdan alışıp tekbîre, buldunuz mutluluk, imanımla… Vatan ettim sizi ey topraklar. Beş vakit damgalayıp alnımla.”
- “Bize bir nazar oldu. Cumamız Pazar oldu. Ne olduysa hep azar azar oldu!”
- “Kulun olarak doğmasaydım, kendiliğimden gelir fahri kulun olurdum Allah’ım.”
- “Su içen kuşu her yudumda gagasını göklere kaldırarak Allah’a şükreder gördüm.”
- “Beş vakit loşluğunda sâf sâftık. Davetin vardı dün ezanlarda. Seni, ey mabedim, utansınlar. Kapayanlar da, açmayanlar da!”
- “Ezanımdan alışıp tekbire. Buldunuz mutluluk, imanımla. Vatan ettim sizi ey topraklar. Beş vakit damgalayıp alnımla.”
- “Biz abdest almayı okuya okuya değil, abdest alanlara su döke döke öğrendik.”
- “Allah’a güvendik, bu dönek devre değil! Bir kerre gelirmiş ecel, üç kerre değil!”
- “Secdeye kapanmalı. Kalkmamalı secdeden. Mâdem -er geç- gitmek var. Böyle gitmeli giden!”
- “Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet. Altın devrini yaşıyor. Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed; Ebû Cehil, kıtalar dolaşıyor!”